Bazılarımızın hayallerini süsleyen bazılarımızın ise adeta korkulu rüya haline getirdiği evlilik,şüphesiz sürekli gündemimizde olan konulardan.. Zaman içinde kadın-erkek ilişkileri, her uygarlığın geleneklerine göre çeşitli şekiller almaya başladı. Örneğin Sümerli genç kızların, tapınaklara adanması âdettendi ve bu kızların, tanrının temsilcileriyle birlikte yaşadığına inanılırdı. Bunun yanı sıra evlilik ise bazı kanunlara tabiydi. Sümer kanunlarına göre anne ile babanın, çocukları üzerindeki hakları eşitti ancak bazı durumlarda erkeğin, karısını satması oldukça normal bir durumdu. Kocalarını aldatan kadınlar ölüm cezasına çarptırılır, çocuk sahibi olamayan kadınlar ise eşleri tarafından boşanırdı. Mısır’da firavunlar için kız kardeşleri ile evlenmek adeta bir gelenekti. Bu kardeş evlilikleriyle tahta geçecek kişinin, firavun kanından olması sağlanıyordu ve zaman içinde kız kardeşle evlenme âdeti halk arasında da yayıldı. Ayrıca firavunlar, memleketin en seçkin kızlarından oluşan haremlere de sahipti. Sümerlerin aksine Mısırlılarda kadınların hakimiyeti bir hayli fazlaydı ve hatırı sayılır derece söz hakkına sahiplerdi. Titizlikle oluşturulan evlilikler sağlam temellere dayanıyor ve böylelikle boşanmalar çok çok az görülüyordu. Çin'de ise genç kız ve erkekler, evlenene kadar birbirlerinden uzak çevrelerde yetiştirilir ve iletişim kurmalarına çok da izin verilmezdi. Tıpkı Babillerde olduğu gibi Çin’de de evliliği anne ve baba kararlaştırır, tüm hazırlıkları onlar yapardı. Ayrıca yaşı geçip de evlenemeyen erkeğe iyi gözle bakılmazdı çünkü bu toplum, nüfuslarının artışını talep ettiklerinden gençlerin bir an önce evlenmelerini istemekteydi. Antik Yunan'da ise işler bir hayli farklı ilerliyordu. Bu bölgede evlilik, bir nevi alışveriş olarak görülürdü ve kızın babası, damada çeyiz hazırlardı. Bunun karşılığı olarak damat da kayınpederine değerli hediyeler almak zorundaydı. Yine Yunanlar, aşkın evlilikten sonra geldiğine inanırdı. Asurlularda nikah merasimi, tanıklar önünde kadının başını örtmesiyle gerçekleştirilirdi ve o zamanlar Kuzey Avrupa ülkelerinde sadece kaçırılan gelinler yüzlerini örterdi. MÖ 4. yüzyılda ise Romalılar ve Yunanlarda yarı saydam peçeler bir hayli popülerlik kazanmıştı. 16. yüzyıla gelindiğinde Fransa ve İngiltere’de gelinlikler oldukça yaygınlaşmaya başladı. Türkiye’de de gelinlik giyme adeti Batı kökenli kabul edilir fakat duvak ve gelin başına verilen önem, çok daha eskidir. Köy düğünlerinde veya farklı şehirlerde kırmızı duvakların hâlâ varlığını sürdürdüğünü görmek de mümkün.. Alıntıdır..